Yeni Yorum Gönder 
Gruplara Bir Bakış / Mert Aydın!
Yazar Konu
CR9


Yaş:
Nerden: Seçiniz
Kayıt: May 2009
Mesajlar: 139
Rep Puanı: 0
Takımı: Galatasaray
Mesaj: #1
Gruplara Bir Bakış / Mert Aydın!
2010 Dünya Kupası kuraları çekildi. Gruplara şöyle bir baktık. Ne var ne yok inceledik. Daha 6 ay var ama bazı şeyleri önceden görmek mümkün.
[Resim: 146.jpg]
Dünya futboluna hayırlı uğurlu olsun. Charlize’in elleri dert görmesin! Daha turnuvanın başlamasına aylar var. Kimlerin sakatlanacağı, kimlerin teknik direktörüyle kavga edip kadroya giremeyeceği belli değil. Aşağıda okuyacaklarınızın tahminden ve bazı bilinen gerçeklerden öte bir anlamı yoktur. Şunu da ifade edelim; Birinci torba dışındaki torbalar (ağzımız alışmış bu torbaya) güç sırasına göre yapılmadı. Etrafta niye o öyle de bu böyle türünde metafizik sorular dolanıyor. Gerek yok kafamızı meşgul etmeye. Hadi bakalım şu gruplara:

A Grubu

Evsahibi Güney Afrika, turnuvanın sabrını test edecek. Bu takıma grup maçları dışında tahammül edilip edilmeyeceğini merakla bekliyoruz. Bugüne kadar tüm ev sahipleri grupları geçti. Devamlı değişen teknik direktörleri ve oturmayan kadrosuyla Bafana Bafana, önümüzdeki 6 aylık süreçte mutasyona uğramak zorunda. Yoksa tarihte istemedikleri şekilde yer alabilirler. Carlos Alberto Parreira, hazırlık döneminin başında beğenilmedi, kovuldu. Sonra geri çağrıldı. Bu gitgeller başımızı döndürdü. Bakalım rakiplerin de başı dönecek mi?

Meksika bildiğimiz Meksika işte. Elemelerin sonunda açılınca kaza yaşamadılar. Evsahibinin ve iki güçlü takımın bulunduğu gruptan çıkmak kolay değil. Javier Aguirre, Atletico Madrid’den mendillerle uğurlanmıştı. Beyaz bir mendil açıp paun dilenecek rakiplerinden şimdi.

Uruguay’ın başında Fatih Terim’in kader arkadaşı Oscar Washington Tabarez var. 90’ların başında Cagliari’nin başında İtalya’da dikkatleri çekmişti. Milan’a geçişi ve oradan gönderilişi akıllarda. Şimdi Uruguay’la kendini ispat yolunda. Artık Dünya Kupası play-off’u denilince akla gelen ilk isim olan Uruguaylı futbolculara birisinin, “Finallerde play-off” yok demesi lazım. Yoksa 3. olmaya falan kalkabilirler. 1994 Dünya Kupası’ndan bu yana Fenerbahçe’den en az bir oyuncu tur atlıyor Dünya Kupası Finalleri'nde. Lugano, bu kupada aynı başarı için aday.

Ve Fransa. Raymond Domenech’in futbolu sevenler arasındaki popülaritesi yerlerde sürünüyor. Hatta Zidane ve çetesinin de ona sempatiyle bakmadığı malum. Peki bu kadar iyi bir takıma bu kadar kötü futbol oynatan bir teknik adam nasıl takımın başında kalıyor? Acaba diyorum Turgay Demirel aynı zamanda Fransa Futbol Federasyonu başkanı mı? Henry, Anelka, Benzema, Gourcuff, Ribery, Malouda ve diğerleri. Dünya Kupası’nı kazanacak kapasitede bir kadrodan Domenech’in ne çıkaracağını merak ediyoruz hep beraber.

B Grubu

Diego Armando Maradona belki elemelerde teknik direktör olarak işlerin futbolculuk kadar kolay olmadığını anlamıştır. Kredisi sonsuz ama Arjantin’de işler iyiye gitmezse neler olacağını kestirmek mümkün değil. Elde damat Agüero ve Messi var. Yansıması Messi’yi eleme maçlarında efektif kullanamaması Maradona’nın muhteşem futbol zekasının sadece saha içinde olduğu şüphesini de beraberinde getiriyor. Maradona’nın bir küsüp bir barıştığı danışmanı Doktor Carlos Bilardo, 60’larda saha içinde adam döven Estudiantes ekolünden geliyor. İkiliden Maradona hücumu, Bilardo savunmayı seviyor. Kim kazanacak? Umarım futbol kazanır.

Nijerya, bir kupa aradan sonra Dünya Kupası Finalleri'nde. Belki Amokachi'li, Okocha'lı, Yekini'li kadro kalitesinde değiller. Ama onların enerjisine, seyircilerinin renkli kıyafetlerine ve büyücülerinin olası müdahalelerine ihtiyaç var.

Güney Kore, 2002’de Dünya Dördüncüsü olmuştu. Tabii hakemler ve Hiddink faktörü vardı işin içinde. Ama Avrupa’ya ihraç ettikleri futbolcuların, özellikle de Park’ın yarattığı etki onların küçümsenmeyecek bir takım olmasını sağladı. Bu grupta işleri zor ama en azından grubun kaderinin belirlenmesinde bir tuzları olabilir.

Yunanistan, 2004 yılındaki anti-futbol zaferinden sonra bir düşüşe geçmişti. Yine de Rehhakles’ten vazgeçmediler. Nihayet daha çok şans bulan Gekas’ın golleriyle 1994’ten bu yana ilk kez Dünya Kupası vizesi aldılar. Böylelikle Avrupa şampiyonluğu görmüş Yunan yıldızların CV’sine bir de Dünya Kupası girecek. Ne yaparlar? Bunu yaşlanan futbolcuların yeni gençlerle masıl kaynaşacağı gösterecek. Bir de tabii Otto Rehhagel’in taktik zekasının yeni formüller üretip üretmeyeceği.

C Grubu
Fabio Capello büyücü sınıfına giren teknik adamlardan. Afrika takımları, ona başvurdu mu hiç bilmiyorum. Ama başvursalar bir de büyücü bulundurmaktan kurtulurlardı. Euro 2008 elemelerinde final vizesi alamayan takımdan önüne geleni deviren bir İngiltere yarattı. Aynı futbolcularla hem de. Onun zekası ve takıma verdiği güven, İngilizce’ye olan hakimiyetine sallayanları bile susturdu. Şunu söylemek gerek. Eğer Gerrard, Lampard, Terry ve Rooney sakatlanmazlarsa değil grup liderliği şampiyonluk için bile aday olurlar.

1950’de İngiltere’ye unutamayacağı bir ders vermişti Birleşik Amerika. Geçen 60 yılda futbollarını geliştirdiler. 2002’de çeyrek final bile oynadılar. Bu grupta İngiltere dışındaki takımların eşit şansı var gibi görünüyor. Amerikalılar, teknik açıdan zayıf kalsalar da fizik güçleriyle ikinciliğe talipler.

Cezayir deyince aklıma 1982 geliyor. O takım, Derwall yönetimindeki Batı Almanya’yı 2-1 yenince ortalık sallanmıştı. Afrika atılımının ilk örneklerinden biriydi bu. Ama Alman-Avusturya şikesi onları turdan etmişti. 1986’dan bu yana ilk kez finallerdeler. Şansları İngiltere dışında yakın takımların grubu oluşturması. Ama kapalı kutu sınıfından girecekler finallere.

Slovenya’nın Hiddink’in Rusya’sını elemesini belki kendileri bile beklemiyordu. Özellikle 2-1 kaybettikleri ilk maçta tarihi farkı önleyen kaleci Handanovic ön plana çıktı. 2002’de Zahovic önderliğinde sevimli bir futbol oynuyorlardı. Artık yıldızlar değil takım olmak onlar için daha ön planda.

D Grubu
Turnuva takımı lafını onlardan öğrendik. Biz de kendi çapımızda onlara benzedik Euro 2008’de. Ama orijinal her zaman daha güzeldir. Joachim Löw yönetimindeki Almanlar’ın güçlü bir grup gibi görünse de bu dörtlünün zirvesinde yer alması şaşırtıcı olmaz. Hem Almanya’nın ikinci olma lüksü yok. Çünkü karşı grupta İngiltere var.

Avustralya, Asya grubunun da kalitesini arttırdı. Bu kez play-off kabusu yaşamadan finallere kaldılar. 4 yıl önce İtalya’ya ikinci turda son dakika penaltısıyla elenmişlerdi. Bu kez bir başka Hollandalı Pim Verbeek var başlarında. Savunmada iyiler. Ziyaretciler mesaj icerisindeki linkleri goremezler. Linkleri gorebilmek icin lutfen buraya tiklayarak kayit olunuz. kontenjanından Harry Kewell, Premier Lig’in kalburüstü orta sahalarından Tim Cahill, gruptan çıkmalarına katkıda bulunabilir. İşleri kolay değil.

Turnuvaya damga vurabilir Sırplar. Yıllardır “Yakın arkadaşı Cemil Turan” nedeniyle ve Fenerbahçe’deki performansı yüzünden Radomir Antiç’in Türkiye’ye gelmesini bekler dururuz. Atletico Madrid’e kazandırdığı şampiyonluk, Barcelona’yı ateşten kurtarması ve 2006’dan sonra inişe geçen Sırp Milli Takımı’na pompaladığı taze kan, onun büyüklüğünü gösteriyor. Vidic’ten Stankovic’e yetenekli kadro 4 yıl öncesinin hayal kırıklığına nanik yapabilir.

Gana, 4 yıl önce Brezilya’ya tartışmalı bir maçla yenilerek çeyrek final kapısından dönmüştü. Essien, Appiah ve Muntari’den oluşan dinamik orta saha en büyük silahları. Appiah’ın nihayet Bologna’da forma giyecek olması işlerine yarayacak. Ama güçlü rakipler önünde performanslarının düşmemesi gerek.

E Grubu

Hollanda’sız Dünya Kupası, Erman Toroğlu’suz hakem tartışmasına benzer. 2002’de yoklukları belki de onları bir şampiyonluktan etmişti. İngiliz yazar David Winner, Hollandalılar’ın büyük şampiyonalarda final turlarındaki sıkıntılarını Kalvinizm’e bağlıyor. Bert Van Maarwijk’e bunu bitirmek düşer. Robben’den Van Persie’te, Sneijder’den Van der Vaart’a elde çok işlevli bir kadro var. O muhteşem tribün bandosunun gösterilerini ailece bekliyoruz.

Danimarka’dan ders almak gerek. Finallere gitseler de gitmeseler de hocaları Morten Olsen’in arkasında durdular. Sabır her zaman işe yarar. Danimarka’nın varlığı hep renkli sinemaskop etki yaratmıştır kupalarda. Bu kez de öyle olmasını bekleyebiliriz. Hollanda’nın abiliğindeki grupta ikinciliğe uzanabilirler. Sonrası da belli olmaz.

Japonya artık Asya futbolunun egemenlerinden. Dünya Kupası’nda atlayabilecekleri bir tur bile onlar için önemli. 2002’de rüyalarını biz bitirmiştik. Bu kez gruptan çıkmaları çok kolay değil. En azından kağıt üzerinde grubun en zayıf takımı gibi görünüyorlar. Ama İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Japon kalkınmasını hatırlayalım. O zaman bu güleç yüzlü halkın çabucak ayağa kalkmasını kaç kişi bekliyordu?

Kamerun, Afrika futbolunun kalelerinden. Ama 2006’da yoktular. Paul le Guen’in eleme gruplarındaki fantastik etkisiyle kötü gidişi durdurdular. Elinde Samuel Eto’o gibi bir golcü bulunan bir takımdan korkmamak elde değil. En büyük avantajları ise kendi kıtalarında muhtemelen evsahibinin de desteğini alacak olmaları.

F Grubu
İtalya 4 yıl önce başardığını yeniden gerçekleştirebilir mi? İşi kolay değil. Grup için söylemiyorum bunu. Genel anlamda farklı bir coğrafyada Marcello Lippi’nin öğrencileri, Afrika’da savaşan lejyonerleri yad edecek muhtemelen. Gruba gelince. İtalyanlar için biçilmiş kaftan gibi görünüyor. En azından kağıt üzerinde.

Paraguay artık Dünya Kupası gediklisi. Bu peş peşe 4. ziyaretleri. Aslında 2004 Atina Olimpiyatları’nda sürpriz yapan ümit takımın meyvesini yiyorlar. Elinizde Santa Cruz, Cabanas, Nelson Valdez gibi oyuncular varsa bırakın rkipleriniz sizden korksun.

İngiliz alt liglerinden heyecanlı çocukların oluşturduğu bir takım Yeni Zelanda. Uluslararası tecrübeleri Solomon Adaları ya da Vanuatu’dan oluşuyor. Bu, en büyük handikapları. Eski tip Britanya futboluyla sempati toplamaları olası ama işleri çok zor. 1982’deki son performansları da pek hoş değildi doğrusu.

Ve Slovakya. Çekler’le ayrıldıklarından bu yana hep büyük finallerin kıyısından döndüler. Avrupa’nın her noktasında oynayan kaliteli futbolcuları var. Bir Hamsik, bir Holosko, bir Skrtel, bir Sestak çok problem yaratabilir büyüklere.

G Grubu
Bugüne kadar kendi kıtası dışında Dünya Kupası kazanan tek takım var: Brezilya. 1958’de İsveç’te ve 2002’de Japonya/Güney Kore’de zafer onların oldu. Bir Afrikalı’nın Dünya Kupası kazanma ihtimali, her ne kadar biz bu ihtimali çok sevsek de, fazla değil. O zaman gelenekler bize Brezilya’yı gösteriyor. Futbol oynadığı dönemde Brezilyalı’dan çok Avrupalı izlenimi veren Dunga, finallerde neler yapacak? Umarız 2006’daki fiyasko yaşanmaz.

Kuzey Kore, 1966 yılında İngiltere’de ortalığı ayağa kaldırmıştı. Dünyadan kendisini tecrit etmiş bir ülkenin futbolcuları, İtalya gibi bir devi devirmiş, Eusebio’nun Portekizi karşısında 3-0 öne geçmesine rağmen 5-3 kaybetmişti. Aradan yıllar geçti. Kuzey Kore, biraderi Güney Kore ile elele finallere çıktı. Oynadıkları futbol pek sevimli değil. Savunmaları, ülke içi disiplinin en güzel örneklerinden. Bakalım ülkelerinin çok uzağında ortama uyum sağlayabilecekler mi? Ya da acaba başka bir ülkeye kaçma cesareti bulan futbolcu olacak mı?

Ölüm Grubu meraklısı Fildişi Sahili, 4 yıl öncesine göre daha tecrübeli. Artı bir de kendi kıtasında olduğunu düşünürsek hiç de azımsanmayacak bir tur şansları olduğunu kabul etmek gerekir. Didier Drogba, Solomon Kalou, Toure kardeşler, Galatasaraylı Keita, Eboue, Zokora nasıl bir güç olduklarının kanıtı. Takımın başında ise Vahid Halilhodziç var. Bir ara Trabzon’a gelen usta Boşnak, karizmasını Filler için kullanacak.

Portekiz belki play-off geçip finallere kaldı ama birçokları hala Cristiano Ronaldo’nun büyüsüne güveniyor. Queiroz’un Portekiz’e takım olma aşısını tam anlamıyla zerkedemediğini söylemek gerek. Simao gibi, Deco gibi yıldızlar da var ama hep Ronaldo üzerinden gidiyor Portekiz. Eğer Fildişi Sahili’nin baskısına boyun eğerlerse şaşırmayın.

H Grubu

İspanya ve Barcelona’nın paralel başarıları, pas futbolunun simgesi. Önce Aragones sonra da Del Bosque, İspanya Milli Takımı’na eşsiz bir futbol oynatıyor. Geçmişte başa bela olan bölgecilik kötü bir hatıra olarak eskide kaldı. Yıllardır genç milli takımlardan beri birlikte oynayan Casillas, Xavi, Puyol ve arkadaşları gençleri de yanlarına katarak turnuvanın favorileri arasına girdi.

İsviçre, Ottmar Hitzfeld’le kolay grup avantajını da iyi kullanıp finallere geldi. Şansları bol. Grup çantada keklik olmasa bile İsviçre’nin ilk ikiye girmesi Kaf Dağı’nın ardında değil. Frei’ın yanına yaşı ilerlese de N’Kufo’nun formu, Gökhan İnler ve Eren Derdiyok da eklenince 2008’de elediğimiz takımın hiç de yabana atılır olmadığını söylemek gerekir.

1970 Dünya Kupası elemelerinde El Salvador’la çekişirken savaşa grmişti Honduras. Düşünün bir de finallere kalamamışlardı. 1982’de yine İspanya ile aynı grupta bulunan Honduras, bu grupta kapalı kutu pozisyonunda. İsviçre ve Şili’yi alt edip gruptan çıkmaları hiç de kolay değil. Suazo, Palacios, Pavon gibi oyuncuların kalitelerini en iyi şekilde yansıtmalarını gerek sahaya.

2002’de Arjantin’in ilk turda elenmesinde baş suçlu olarak gösterilmişti Marcelo Bielsa. Şimdi ise Şili’nin başında sürpriz peşinde. Şili’nin önemli bir futbol ekolü var. İsviçre ile ikincilik için çekişmeleri beklenebilir.

Kaynak:Ntvspor.net
12-08-2009, 06:13 PM
Tüm Mesajlarını Bul Alıntı Yaparak Cevapla
Yeni Yorum Gönder 


Gruplara Bir Bakış / Mert Aydın!
Mesaj Secenekleri Onceki - Sonraki Konu Ara / Bul Konuyu Değerlendir
Önceki Konu
Sonraki Konu
 
Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5